Portekiz’e 3-0 yenildiğimiz maçta 10 yaşında bir çocuk sahaya atladı, onlarca güvenlik görevlisini atlattı ve Ronaldo ile selfi çekmeyi başardı.
Televizyon bu görüntüleri yayınlamadı ama olay dünyanın hemen hemen tüm medyasında geniş yer buldu.
Çünkü bu dünyanın her yerinde haberdi!
Peki kimdi bu çocuk?
Bu soruyu öncelikle federasyon tarafından Almanya’ya götürülen ve Euro 24’ü yerinde izleyen bizim avantacı Türk gazetecilerin sorması gerekmiyor muydu?
Bizim milli maçımızda yaşanan bu olay önce bizi ilgilendirmiyor muydu?
Bizimkiler sormadılar.
Merak bile etmediler.
Akıllarına gelmedi.
Çocuğun Türk olduğunu biz Alman ve Portekizli gazetecilerden öğrendik maalesef.
Bir de sadece gazetem Yeniçağ yayınladı.
Eski Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonluğu maçlarını anımsıyorum.
Türk spor yazarları özel bir haber için kılı kırk yarardı.
Turnuvaların yıldızları ile röportaj yapmak için gecelerini gündüzlerine katardı.
Şansal Büyüka’nın Maradona ile yaptığı röportaj unutulur mu?
Namık Sevikler, Necmi Tanyolaçlar, Nezih Alkışlar unutulur mu?
Nerede o eski muhabirler?
Nerede o eski spor yazarları?
O günler çok geride kaldı.
Şimdi “laf olsun, sayfa dolsun” anlayışı var.
Almanya’daki Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan tek bir özel haber, röportaj görebiliyor musunuz?
Göremezsiniz!
Federasyon tarafından Almanya’ya avanta götürülen gazeteciler sadece önlerine verileni yazıyor.
Federasyonun Almanya’da kaldığı otele kimler giriyor, kimler çıkıyor, onları ilgilendirmiyor.
Görseler de görmezden geliyorlar.
Standartın dışına çıkmıyorlar, çıkamıyorlar.
Bakın hemen hepsi tek tip.
Aynı başlıklar, aynı haberler.
Gazetecilik bir temas ve mesafe mesleğidir.
Federasyonla, siyasetle, kulüp yöneticileriyle mesafeni koruyamazsan yazamazsın.
Yazdırmazlar.
Ronaldo ile selfi çektiren küçük berat bizim avantacı gazetecilere çok büyük bir gol attı.
Bu gol kolay kolay çıkmaz.